Wednesday, October 30, 2013

Canın mantı çeker ya hani

Merhabalar,

Buralara geldiğimden beri ilk yazım olacak bu. Daha önce yazmadım çünkü düşüncelerimi toparlayacak vaktim dahi olmadı. Şu an yazarken dahi toparlayamıyorum ya, yazmak biraz zaman alıcak. Ama yazmazsam, bütün biriken hisleri kaybetme olasılığım var. Ondan bu gece işe girişmek en iyisi.

Buradaki hayata alışmak hiç zor olmadı aslında, heyecanlı bir olay ne de olsa. İnsan farkında olmasa dahi her gün, her saniye yeni bi şeyle karşılaşıyor. Yeni insanlar, yeni müzikler, yeni tatlar artık aklınıza ne gelirse. Yayalar için kırmızı ışık yanarken dahi 100 metre finali koşar gibi karşıya geçmeye çalışan ben dahi burada yol bomboş olsa dahi yola atlamıyorum mesela, yani çoğu zaman. Ya da her akşam evime döndüğümde posta kutumu kontrol etmek gibi. Posta kutumun dolu olması kadar ne kadar boş olsa da, o kadar ilginç bir his bazen. Tüm bu örnekleri bir kenara bırakırsak, asıl zor olan şey Türkiye'den, daha doğrusu oradaki hayatımdan uzakta olmak. Sahip olduğum alışkanlıkarı ve ilişkileri bir kenara bırakıp, sadece ve sadece o ana odaklanmak. O diferansiyel denklemi çözmek mesela, kafanı ikiye bölmen gerekmez her zaman.

Bazen o kadar zorki itiraf etmek kendine, aslında hayatın böyle olması gerektiği, sadece birkaç ufak şeyin eksik olduğu. Eski hayatını özlediğin anlardaki bok gibi hissetmeni bir kenara bırakırsan, aslında hayat bu olmalı. Sabitleyebilmelisin hayatı ama öyle monoton yaşamak için değil, senin kontrolünde olması için. Hayatında olmasını istediğin, hayatına katabildiğin en temel şeyleri koyup, eklemek istediğin, tercihlerine bağlı olan tüm seçenekler için yer açabildiğin bir düzen. Burada bu var, tek sorun kafamızın içinde dolaşan sorular ve düşünceler.

Benim gibi birisi için bile çok düzensiz, karman çorman bir yazı olduğunu biliyorum ancak, bu yazıda hislerim gibi doğrusunu söylemek gerekirse. En azından istediğim hayatın ne olduğunu tünelin ucundan görebiliyorum ve tüneli hızlı geçiyoruz. Kötü hissetmek yersiz, anlamsız aslında. En sevdiğim şey insanlar eski hayatıma dair, daha sonra yemekler. Rezalet bi yazı oldu, paylaşmam bile.

Mantı olsa şu an nasıl yerdim, tarif edemem. Bu arada hayatımın en güzel birasını Heidelberg'de içtim. Bira ve şarap o kadar ucuzki, neredeyse kendini kötü hissetmiyorsun bile.

İlk yazı için bu kadar düzensiz ve karman çorman olması bir şeyler ifade ediyodur sanırım,

Mert