Sunday, January 26, 2014

Güzel şeyler

Merhaba,

Ne güzel kelime di mi merhaba, o kadar güzel kelimelerimiz, deyimlerimiz varki. Mesela, kolay gelsin. Bir insana kolay gelsin demekten aldığım mutluluğu bana başka hiçbişey veremez sanırım. Ya da özene bezene hazırladığınız kahvaltınızı tadan insanların size ellerine sağlık demesi. Ellerine sağlık. Gözlerinizi kapatıp duymaya çalışın. Bu kadar güzel bir tepkiye verilebilecek en güzel cevap nedir? Afiyet olsun. Duymak için uyumazsın bile bazen.

Kahvaltı yapalım mı? Varoluştan bu yana sorulmuş en güzel soru değil mi? Ya da vapur gelmiş geçmiş en güzel ulaşım aracı değil mi? Aslında bu konuda bir yanlışk var, vapur bir ulaşım aracı değildir. Ne olduğunu ben bilemem ama asla sadece bir ulaşım aracı değildir. Biraz daha fazlasıdır. İçinde çay olan bişey asla sadece ulaşım aracı olamaz.

Çay mesela. Asla sadece bir içecek değildir, olamaz. Çayı içmek istediğin için içmezsin. Sen çay içersin zaten, o yüzden içersin. Hayatın bir çok eksiği vardır, çay bunlardan bazılarını kapatır. Geri kalanını kahve halleder, aralarında güzelce bölüşürler bu iş paylaşımını. Şeker ikisine de gerekmez bence, hayatın tadını bozar bunlar.

Penceresiz olur mu? Olmaz tabi, en güzelidir pencere, olmazsa olmazdır, en büyüğü makbuldür. Ama o güzel türküler çalmadan pencerenin hiçbir anlamı yoktur. Penceren ışık geçirmez türküsüz, fizik kurallarını alt üst edersin. En önemlisini atladım ama, pencerenden baktığında ağaç göremezsen, terket o evi. Biliyorum olmıycak ama sen terket işte. O ağaç işte buraya bana klasikleşmiş cümleleri yazdırmaya çalıaan ama bu seferlik başaramayan.

Susuz olur mu? Olmaz. Su.

En güzellerinden, bira. Dünyanın en özel olmayan şeyi olduğu için bu kadar özel benim için. Behzat Ç. akşamı gibi, samimi ve benden. Ama o şişenin şişeye değdiği çing sesi olmadan anlamsız. Boşlukta süzülen biralar.

Bunu es geçersem kendime ihanet ederim heralde. Deri ceket giymenin verdiği inanılmaz haz. Deri ceketlerinizi sevin ve onlara hürmet gösterin.

Kitaplığında iki kitabın sırtına birbirini dayayarak sırt sırta dimdik durmasından daha iyi bişey var mı? Var. Üçüncü kitabın elinizde olması. Kelimeler kağıtlara ne kadar yakışıyo di mi? Kitaplarımızı kitaplığımızda dimdik tutalım arkadaşlar.

Çanakkale. Balık tutmaya giden amca ve oğlu. Pembe domates satan hoşsohbet amca. Ağaçlardan düşen kozalaklar. Piknik masası, 60 watt'lık ampul, dünyanın en rahat koltuğu. Çanakkale'ye gidin. İstikamet Artvin.

Dostlar, bişey söylememe gerek var mı? Demekki var, yazıyorum. Seviliyosunuz işte, garantisi süresiz. Her biriniz.

Bi çok şeyi yazmayı unuturum heralde. Bak yine yanlış kullanım. Ben hiç birini unutmam. Hiç bişeyi unutmam. Her anı, her düşünceyi, her mutluluğu, her güzel yüzü, her kahkahayı hatırlarım. Onların hepsi benim. Merdiven çıkarken yaptığım saçma dans da benim. Yaptığım de-da yanlışları da benim. Sabaha kadar yazabilirim ama daha fazla yazmak istemiyorum bu gece. Hep merak etmişimdir insanlar nasıl bu kadar uzun yazabiliyor diye. Kadıköy sokaklarında olmak vardı.

İyi geceler,

Mert