Saturday, February 6, 2021

Bosluga dusmek

 Yazmak istedigim bir gece ve Turkce klavye yok onumde. Yazacaklarimin degerini dusurur mu bu? Dusurmemeli.


Zaman zaman bir tabir kullaniriz hislerimizi anlatmak icin, "bosluga dusmek". Sanki bir kuyunun icerisinde olmak gibi, baktigin her yonde uzerinde yukselen o toprak, seni bogan o nefessizlik. Tirmanmak icinse gucun yoktur cogu zaman, bulundugun yeri yuva bellersin kendine. Cikmak bile istemezsin, orasi evin olmustur artik. Hatta sevmeye bile baslarsin, disarisi korkutmaya baslar seni. Cikmaya calisma eylemini dusunmekten dahi kacarken bulursun kendini. Yuvana ihanet edermis gibi, evini terketmek istermis gibi. Rahatmissin gibi.


Rahatsindir da belki. Dunyasi kuculdukce rahatlar aslinda insan. Ihtimaller belli olsun ister, hazirlikli olmak ister, sasirmamak ister. Bu yuzden agac ustunde yatar ilkel insan. Bu yuzden suya yakin kurar insanlar koylerini. Bu yuzden ac kalmayacaklari hayati secer modern insan. Cunku pervasiz ruhlar sever belirsizligi, sonsuzlugu. Ama tum bu planlama, tum bu hesaplama aslinda ruhumuzu olduruyor, ben bunu biliyorum. Birisi cikip derse ki "ruhumuzu olduruyor ne demek", ben de ona su cevabi verirdim: hesaplanabilen, tahmin edilebilen, sasirtmayan her sey ama her sey aslinda yasamak degil.Sadece yasami surdurmek. Gemiyi kiyiya sakince yanastirmak gibi, bir arabayi park etmek gibi, muslugu acmak gibi. Ama herkes bilir ki, "yasadigimizi hissettigimiz" anlar bunlar degil. Hatirlayacaklarimiz evi supurmemiz degil, bulasik makinesini calistirmak degil, trafikte araba kullandigimiz anlar degil. O istisna anlar, o tarif edemediklerimiz, basli basina var olan, kategorize edilemeyen, aciklanamayan, kimseler tarafindan yeterince iyi anlasilamayan, anlatilmaya calisilamayan, paylasilamayan, hissedilemeyen, sonra hatirlamak icin degil o an yasamak icin olan ama asla hatiralardan cikmayan anlardir. Yildizlarla dolu bir gokyuzune baktiginiz geceyi tekrar hatirladiginiz gibi, butun yildizlarin konumunu tek tek hatirlamasa da insan, onemli olan bu degildir zaten, o agrilarla dolu boynunu diklestirip gokyuzune cevirme eylemidir hatirladigimiz. Gokyuzunu gormemiz bunun sadece bir sonucu. Cunku goge pek fazla bakmaz insan, bakmasina "ihtiyaci yoktur" cunku. Gokyuzune bakmadan yasayabileceginizi soyleyebilir size insanlar. "Asagi bakmanizi" bile emredebilirler size. Halbuki yeni olan, yerinde saydirmayan, kuf kokmayan, curumemis olan degerlidir bu hayatta. Degerli olani hatirlar insan, rosebud gibi.


Biraz dusundum, sadece biraz. Bir kac dakikaligina da olsa, diger her seyi biraktim. Kim oldugumu birakabildim mi bilmiyorum. Insan dogasina dair bir kac kelam etmek isterken bir gunduz ruyasi mi gordum, bunu da bilmiyorum. Bu satirlarin arasinda kendime dair bir seyler var olduguna eminim, ancak bunlari bile ayirt edemiyorum. Ruhumun baska yapilarla sarmas dolas oldugunu hissediyorum. Debeleniyorum. Bir cukurun dibindeymis gibi. Bosluga dusmus gibi. Yapacak bisey kalmamis gibi. Sadece beklemek gerekiyormus gibi, ne kadar surecegi bilinmese de. Beklemek gerektigini hissetmek bile bir olum alameti. Coktan olmus olanlar icin yas tutmaya ne gerek var? Belki yeni bir yasam filizlenir, atalarinin vucudundan beslenerek.


Mert