Thursday, May 7, 2015

Kahvenin soğuması ve biranın ısınmasından yola çıkarak, yaşamak üzerine

Merhabalar,

Elimde kahve olan sabahlardan biri. Yani herhangi bir sabah.  1 kilogram kahve yetiştirebilmek için yılda 20 000 litre su harcanıyormuş. Şuradan kahveyle ilgili daha fazla bilgi alabilirsiniz:

http://www.thrillist.com/drink/nation/coffee-facts-things-you-didn-t-know-about-coffee

Kahveyi bir kenara bırakacak olursak, elbette ki bir yudum aldıktan sonra, klavyenin tuşlarına hangi sebepten vurmaya başladığımızı anlatabileceğimizi sanıyorum. Bu arada kahvemiz soğuyacak, damakta çok kötü bir tat bırakacak bir hale bürünecek ancak soğuk kahve içmek de öyle kötü değildir, bir işe odaklanıp kahveyi unutabilmek bir mutluluktur.

Daha henüz açmadığımız konudan bu kadar uzaklaşmayalım. Yaşamak ilginç, kahvenin soğumasına ve biranın ısınmasına aynı şekilde üzülebiliyor insan. Kesinlikle bize yerleşmiş/yerleştirilmiş adalet anlayışından yoksun, çözümleyemediğimiz, adını koyamadığımız ancak ve ancak "adaletsiz" diyerek tanımlayabildiğimiz bir adalet anlayışı var. Bizim anlayışımızla gerçeklik arasındaki bu farkı anlamak o kadar da zor değil aslında. Her insan için evrenin merkezi kendisiyken, aslından evrenin bir merkezinin olmamasına benzer bu, kaldı ki Dünya sıradan bir galaksi olan Samanyolu Galaksisi'nin dış kollarından birisinde yer alan sıradan bir yıldız olan Güneş'in gezegenlerinden birisi. Bunu anlayabilmek özgürlük.

Yanılsamalarla dolu hayat, zihnini yormak istemeyenler, ki çoğunluğunu oluşturur toplumun, yanılsamaları olduğu gibi kabul ederler. Güneş'in Dünya'nın etrafında dönmesi algısı bu yanılsamalardan birisidir mesela, en kolay açıklamasıdır gece ve gündüzün. İkinci kere düşünmeyi gerektirmez, üçüncüden bahsetmiyorum bile. Ama gerçeği anlamanın yolu basitin ve kolayın rahat kollarından çıkabilip en sorgulanamazı sorgulamaktan geçer. Sorgulamak ise adanmışlık ve özgürlük ister. Çünkü harcında gerçeklik olmasa dahi bir zemin üzerinde yükselmek insanda denge ve güven hissiyatı oluşturur. Ama "Sahici bir sarsıntı sahte bir dengeden iyidir".

Velhasıl, hayat ne adildir, ne de kolay. Eğer peşinde olunan bunlar ise, hayat sadece bir yanılsamadan ibaret olur. Mücadele etmektir hayat, direnmekten geçer yaşamın yolu. Kış geldiğinde toprağın altındaki tohumların yaşam mücadelesidir hayat. Yavru kutup ayılarının attığı ilk adımdır. Anne filin, bataklığa saplanmış yavrusunu kurtarmaya çalışmasıdır hayat. İmparator penguenlerinin yumurtalarını ne pahasına olursa olsun korumasıdır, eşlerinin tam zamanında mideleri balık dolu döneceğine inanarak.

Hayatın adaletsizliğine, zorluğuna aldırmadan, hatta bu şekilde olması gerçeğini kucaklayarak mücadele etmenin özgürlüğünü yaşamak bir onur. Bunu, bütün o yol boyunca elinizi tutarak sizinle yürümeyi, sizinle birlikte mücadele etmeyi, sizinle birlikte engelleri aşmayı seçmiş ve bundan mutluluk duyan birisiyle yapmak ise çok daha fazlası. Birlikte direnmeye ve birlikte meydan okumaya devam. İnsan ancak böyle yaşadım diyebilir.

Herkese iyi günler,

Mert