Merhabalar,
İlkokul 1.
sınıftaydık, artık nasıl olduğunu hiç hatırlamıyor olsam da,
kafkas ekibindeydim. Sınıf öğretmenimiz olan Mualla Hoca'nın
izniyle, bazı derslerde okulun bodrum katına inip prova yapardık.
Neden olduğunu o zaman da bilmediğim, şimdi ise ancak şu yaşımın
verdiği aşınmışlıkla yorumdan öteye geçmeyecek bir sebepten
ötürü çok sıkı çalışıyordum kafkas oyununa. Dizlerimi
karnıma kadar çekiyordum, kolumu dimdik tutuyordum, yumruklarım
sımsıkıydı. Güzel zamanlardı, çizgi film izler, ateri
oynardık, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) nasıl yazılacak
diye kavga ederdik. Düşündüğümüzün anında yüzümüzden
okunduğu, dilimizden döküldüğü zamanlardı.
Müsamere zamanı
yaklaşıyordu, kafkas ekibi kıyafetleri toplu alınacaktı, neden
olduğunu hiç bilmediğim, hatırlamadığım bir sebepten ötürü
benim kıyafetlerimin siparişi verilmemişti. Parasını mı
ödememiştik, yoksa unutulmuş muydu hiç bilmiyorum. Hatta müsamere
gününe kadar kıyafetim konusunda problem olduğunu dahi
bilmiyordum sanırım. Müsamere gününün öncesindeki gece
uyuyamamıştım, uyuyamadığım her gece de olduğu gibi, annemin
ya da babamın yaklaşan ayak seslerini duyduğumda, gözlerim
faltaşı gibi açık tavanı seyreder halden bir anda gözlerimin
sımsıkı kapalı, sırtımın kapıya dönük olduğu sahte-uyku
haline dönerdim. İçeri giren annem/babam da benim oyunuma ortak
olur “Aaa Mert uyumuş” derlerdi, ben gülmemek için zor
tutardım kendimi. Velhasıl, heyecanlıydım o gece, elbette
uyuyakaldım bir süre sonra.
Sabah ne oldu, ne
bitti, hiç birini hatırlamıyorum, hafızamda yok. Çocukluğumla
ilgili hatırlayamadığım anları, çoğu anı hatırlayamıyorum,
hep depreme yorardım, hala da değişmedi bu tutumum. Hatırladığım
tek şey ise, oyundan hemen önce sahne arkasındayken, kafkas
kıyafetlerinin geldiği andı. Ufaktık ya, annelerimiz oradaydı
bizi giydirmek için. Herkesin kıyafeti tek tek çıkıyordu,
kaftanından tut, kalpağına, çizmesine kadar. Benim gömleğim,
kemerim, çizmelerim, kalpağım yerli yerindeydi, lakin kaftanım
çıkmamıştı bi türlü. “Benim kaftanım neden yok?” sorusunu
safça sorduğumu hatırlıyorum anneme. Annem ve kafkas
hocamız(ismini hatırlamıyorum) benim kaftanımın çıkmadığını,
ama bunun sorun olmadığını, sahneye çıkıp onlarca kez
çalıştığım hareketleri yapmamı söylediler. Hangisi, hangisini
söyledi bak onu hatırlamıyorum, muhtemelen kurdukları cümle de
bu değildi ama farkeder mi? Moralim bozulunca yüzüme yansırmış
benim, yakın dostum Hakan söyledi bunu yakın zamanda bana, valla
farkında değildim. Sahneye çıktığımızda, tüm siyah kaftanlı
arkadaşlarımın arasında bembeyaz gömleğimle kim bilir ne kadar
gülünç görünüyordum. Sanki müsamereye gereken önemi
vermemiş, özeni göstermemiş gibi görünüyor
olmalıydım, halbuki ne kadar çok çalışmıştım, ne kadar çok
istemiştim güzel bir performans sergilemeyi.
Tüm figürleri
doğru dürüst yaptığımı hatırlıyorum, sıcaklamıştım, onu
da hatırlıyorum. Müsamere bittikten sonra babam ortalarda
görünmüyordu, annem, kafkas hocam gelip kutladı, arkadaşlarımın
anneleri de öyle. Ne kadar olgunca hareket etmişim ve gösteriyi
bozmadan “idare etmişim”. İdare etmek kelimesini bana
açıklamaya çalışmışlardı, çok iyi hatırlıyorum şimdi.
Tebriklerin önemi var mıydı benim için? Yoktu, çünkü bence
olmamıştı, hayallerimdeki gibi değildi. Zerre tesir etmiyordu
başka insanların sözleri, hayalkırıklığıyla doluydum. O ruh
halinden nasıl çıktığımı, bu anıyı nasıl unuttuğumu
bilmiyorum. Fotoğraflar depremde kaybolmuştur, eminim. Unutmamak
için yazdım bu yazıyı.
İyi geceler,
Mert
No comments:
Post a Comment